Karadeniz ve Fındık
01 Ağustos 2015 - 10:57 'de eklendi ve 1049 kez görüntülendi. A+A-
Karadeniz ve Fındık
Osman Nuri Özkan’ın Kaleminden;
Geldi Ağustos ayı… Bir fındık bahçesi düşünün… Bu bahçeye genellikle eğimli ve dik bir patika yoldan kıvrıla kıvrıla ilerleyip ulaşıyorsunuz. Rüzgarın hoş esintisi ile serin mi serin… Bir tabloyu aratmayacak güzellikteki bahçede yeşile bürünmüş fındık ağaçları ve mis kokuları ile renk renk çiçekler her yanı sarmış… Aslında bu güzellikleri anlatmakla olmaz. Görmek ve yaşamak lazım… Hele bir de bu fındık bahçesinde yabani çilekler varsa, gel de tadına doy… Bu güzel kokulu ve lezzetli çilekleri ya kendi ipine dizip yavaş yavaş ya da avuç içinde biriktirip doya doya yemek ayrı bir mutluluktur. Bu güzelim mekanda fındık ağaçlarının aralarından süzülen güneş ışıkları bir başka görsel fon oluşturur. Ayrıca bu bahçenin genellikle yakınlarında bulunan derelerden veya ırmaklardan çıkan melodili su ile birlikte ortamda bulunan muhtelif tür kuş sesleri insanı adeta alıp götürür,. duygulandırır, bir başka aleme sürükler. Öyle ki adeta bir ‘Fındık Bahçesi Senfonisi’ni yaşatır insana… Bu öyle bir bahçe ki beynimizden o yılın yorgunluğunu aldığı gibi ruhumuzu de dinlendirir, besler ve iyileştirir. Bize dertlerimizi, ağrılarımızı ve hastalıklarımızı unutturur. Bizi aynı zamanda o eski güzelim çocukluk yıllarımıza ve anılarımıza, o şu anda icra etmekte zorlandığımız veya yapamadığımız gelenek ve göreneklerimizin daha otantik yaşandığı o imeceli zamanlara, birlikteliklerin daha yoğun, sıcak, neşeli ve sağlıklı olduğu o güzel günlere alıp götürür…
Bence günümüzde hayatın bedenimize ve ruhumuza yüklediği yorgunluğu atmak için o güneşli kumsallara koşup sağlığımızı bozmak ya da sağlık merkezlerine gidip terapi odalarında doktor karşısında stres atmaya çalışmak yerine; daha dinlendirici, sağlıklı ve ucuz bir yol olan bu tip ‘Açıkhava Fındık Bahçesi Terapi Alanları’na gitmelerini öneririm. Bu bahçelerde çalışıp terleyerek, sevdikleriyle sohbet ederek, bir şeyler okuyarak ya da sadece uzanıp doğayı dinleyerek ve koklayarak stres atmalarının daha iyi olacağı düşüncesindeyim.
***
Her mevsimde ayrı bir güzellik sergileyen fındık bahçelerine sadece fındık toplama zamanlarında değil diğer mevsimlerde de gidilmelidir.
Karların erimeye başladığı Şubat ve Mart aylarında karları yarıp çıkan o güzelim Karadeniz Kardelenleri adeta baharın ilk müjdesini verirler. Karlar kalktığında ise bu tarlalar adeta kardelen tarlalarını andırırlar.
İlkbaharda ise fındık bahçelerini gün gün seyretmek lazım diye düşünüyorum. Fındık yaprakları 10-15 günlük süre içerisinde her gün bir başka fon oluşur doğada… Hani Karadeniz için derler ya ‘yeşilin kırk tonu’ diye… İşte ilkbaharda fındık bahçelerinin bu eşsiz yeşil tonlarının doğa ile uyumunu herkesin görmesini öneririm. Gel de bu zamanda ‘Yine Yeşillendi Finduk Dallari’ türküsünü mırıldanma…
Fındık bahçesine hasat öncesi Haziran veya Temmuz aylarında fındık diplerini ve çevresini diken, eğrelti otu vb. yabani otlardan temizlemek için gidilir. Bir hayli yorucu olmakla birlikte tarlanın bakımlı ve verimli olması ve de yere düşen fındıkları daha rahat görüp toplayabilmek için şarttır. Bu işleri yaparken hem çalışıp hem de içi yeni dolmaya başlayan süt fındığını dalından koparıp yemenin tadı hiçbir şeye değişilmez diye düşünüyorum.
Fındık bahçeleri sonbaharda da ayrı bir güzeldir. Yaprakların dökülmeye başladığı o esintinin sıcak olduğu(Lazca=k’alaşi) zamanlarda, o kurumuş ve dökülmüş fındık yapraklarını(Lazca=Ç’uça) süpürüp, paǯxa(Lazca’da, fındık dallarından örülerek yapılan yaprak taşıma sepeti) adı verilen sepetlere doldurup bageni(kulübe, samanlık)’lere taşıyıp, daha sonraahırlarda hayvanların rahat etmesi için altlarına serilir. Bu yaprakları süpürürken çıkan ses armonisi başka bir güzellikte olup bunu yaşamak lazımdır diye düşünüyorum.
***
Fındığın, M.Ö. IV.yüzyılda Çin’den Giresun’a geldiği rivayet edilmektedir. Yoğun olarak Karadeniz Bölgesinde yetiştirilen fındığın ülkemizin 38 ilinde yetiştiriciliği yapılmaktadır. Ülkemizde ilk defa Doğu Karadeniz Bölgesi’nde başlanılan kültür ırkı fındık yetiştiriciliği, devletin fındığa 1964 yılından sonra alım garantisi vermesi, fındığın diğer ürünlere göre daha az emekle yetiştirilen bir ürün olması, bölgeden yapılan göçler vb. etkenlerden dolayı başta Batı Karadeniz Bölgesi olmak üzere diğer bölgelere yayılmıştır.
Fındık, Huşgiller familyasından olup 15 civarında türü bulunmaktadır. 30’a yakın çeşidi bulunan fındığın 18 çeşidi ülkemizde yetişmektedir.Ülkemizde yetiştirilen fındık çeşitleri meyve şekil ve özelliklerine göreyuvarlak fındıklar, sivri fındıklar ve badem fındıklar olmak üzere üç grupta toplanır. Ülkemizdeki ekimi yapılıp ürün alınan en yaygın ve önemli tür Corylus colurna(Türk Fındığı=Turkish Hazelnut=Tombul fındık=Ağaç fındık) dır.
Karadeniz bölgesinin coğrafik ve ekolojik yapısına en uygun ürünlerden biri olan fındığın bölgenin kaderini etkileyen stratejik bir ürün olarak Karadenizlinin hayatındaki yeri etkileyicidir. Fındık, Karadeniz’in düzlükler barındırmayan coğrafyasında ve iklim koşullarına en uygun bitkilerden olup geniş kitleler tarafından tarımı yapılan bir bitkidir. Bu bölge ince tabakalı geçirgen toprak yapısı ve bol yağış nedeni ile yağmur erozyonuna maruz kalmaktadır. Fındık kök yapısıyla erozyonu engelleyen güçlü bir bitkidir. Ülkemizdeki kültür fındık ağaçları 5-6 metre büyüyebilmektedir. Fındık, kış aylarında çiçeklenen ve çiçeğini döken tek bitki olup, Ağustos ayında olgunlaşıp hasat edilir ve Eylül-Ekim aylarında pazara verilmeye başlanır.
Ülkemizde 550 bin hektar alanda 400 bin aile tarafından fındık üretimi yapılmaktadır. Fındık yöre insanının en önemli bir geçim kaynağıdır. Bu yörelerde tıpkı çay tarımında olduğu gibi tüm sosyal ve ekonomik olaylar fındık hasadına ve fındığın fiyatına bağlı olarak şekillenir. 2.5 milyon insan doğrudan, 8 milyon insan dolaylı olarak fındıktan geçimini sağlamaktadır.
Fındık, ülkemiz ekonomisinde özellikle ihracatı açısından çok önemli olup ticari değeri çok yüksektir. Tarım ürünleri içinde 2 milyar Amerikan Doları’na(2011 yılı sonu itibariyle) yaklaşan ihracat girdisi ile en yüksek getiriye sahip olan fındık hiç şüphesiz korunmalıdır. Fındık üretimi ve satışında açık ara dünya lideri olmamamıza rağmen ne yazık ki Türk fındığının tüm dünyaca kabul edilen ve tanınan bir markasının olmaması üzüntü vericidir.
Ülkemizin bu en önemli tarım ürünlerinden biri olan fındık, Karadeniz Bölgesinde Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Bolu, Düzce ve Zonguldak illerinde tarımı yapılmakta olup üretilen fındıkların %80’i bu illerimizden sağlanır. Fındık Karadeniz Bölgesi’nden başka Marmara Bölgesi‘nde yetiştirilir. Bu bölgede üretim yapılan iller Sakarya, Kocaeli, Yalova, Bilecik, Bursa, Çanakkale, Tekirdağ, Kırklareli ve İstanbul’dur. Dünya fındık üretiminin yaklaşık %75’ini karşılayan Ülkemiz, dünya fındık üretiminde ve ihracatında lider konumundadır. Ülkemizi sırası ile İtalya, İspanya, ABD, Azerbaycan, Gürcistan, İran, Çin, Yunanistan, Fransa, Rusya Federasyonu, Kırgızistan, Portekiz, Beyaz Rusya, Polonya, Özbekistan, Moldova Cumhuriyeti, Tacikistan, Ukrayna, Tunus, Macaristan, Kıbrıs ve Kamerun takip etmektedir.
Fındık tüketimi…
Fındığın temel gıda maddesi olmaması yanında fiyatının yüksek oluşu tüketimini oldukça sınırlamaktadır. Bu özelliğinden dolayı tüketim, ülkelerin gelişmişlik durumlarına göre değişmektedir. Ülkemizde fındık tüketimi çok sınırlı kalmıştır. Fındık üreticisi ülke olmamıza karşın kişi başına fındık tüketiminde Avrupa ülkelerinin çok gerisindeyiz. Yıllık ortalama kişi başına tüketim 600 gr/iç tahmin edilmektedir. Tüketimin fazla olduğu iller; İstanbul, İzmir, Ankara ve Adana illeridir. Bu illeri Konya, Gaziantep ve çok sayıda Karadenizlinin yaşadığı iller izlemektedir. Fındık tüketimi dünyada, genellikle kişi başına milli geliri çok yüksek olan Avrupa ülkelerinde fazladır. Almanya ve Rusya en büyük tüketici ülkelerdir. Bu ülkeleri Fransa, İngiltere, Hollanda, Avusturya, İsviçre ve İskandinav ülkeleri izlemektedir.
***
Stratejik bir ürün olarak kabul edilen fındık…
Meyvesi, yağı, yaprağı. kabuğu ve odunu çok çeşitli alanlarda ve tamamı kullanılabilen çok önemli ekonomik değeri olan bir tarım ürünüdür. Hasadı öncesi süt fındık olarak, hasadı ilk yapıldığında taze fındık olarak, yıl boyunca kurutulmuşu çerez olarak tüketilmesinin yanı sıra, kavrulmuş, beyazlatılmış, kıyılmış, dilinmiş, fındık kreması, fındık unu ve fındık füresi gibi çeşitli formlarda üretimi yapılıp tüketilmektedir. Çikolata sanayi başta olmak üzere bisküvi, şekerleme, helva, macun, tatlı, pasta, dondurma yapımında kullanılanönemli bir meyvedir.
Fındığın faydaları saymakla bitmez…
Evet! Çok iyi bir enerji kaynağıdır, vücuda güç verir, beden ve zihin yorgunluğunu giderir. Fındık, kalp ve damar sağlığı açısından çok faydalıdır. Kolesterolü düşürür, kalp ritmini ayarlamaya yardımcı olur. Düzenli olarak her gün fındık yemek kalp krizi geçirme riskini azaltmakta çok etkilidir. Kansızlığa iyi gelir. Vücut, kemik ve diş gelişimini destekler. Gelişme çağındaki çocukların ruhsal gelişimi için oldukça önemli bir besin kaynağıdır. Büyüme ve cinsiyet hormonlarının gelişiminde, ayrıca sinirlerin uyarımı ve kas dokusunun çalışmasında önemli etkisi vardır. Hamile kadınların hem kendileri hem de doğacak çocuk için fındık yemeleri çok faydalıdır. Kadınların menopoz döneminin çabuk geçmesinde etkisi vardır. Cinsel gücü arttırır, varislere iyi gelir. Fındık, soğuk algınlığı ve akciğer hastalıklarına da faydalıdır. Fındık öğütülüp balla macun yapılarak yenirse öksürük ve mide ülserinin çabuk iyileşmesinde etkilidir.. Ayrıca, cildi güzelleştirdiği bilinmektedir. En önemli özelliği ise kansızlığa çok iyi gelmesidir.
Fındık yağı; son yıllarda insan sağlığındaki yararları bilindikçe aranan bir yağ olmuştur ve yağ sanayisinde önemli bir yer tutmuştur.
Fındık yağının faydalarını şöyle özetleyebiliriz;
kadar bir çok görevi yerine getirmektedir.
Fındık yağının sanayide kullanımı;
Temizleyici, nemlendirici ve dağıtıcı olarak, gres yağı üretiminde, koruyucu boya endüstrisinde kurutucu olarak, kimyasal tepkimelerde katalizör olarak, ilaç ve kozmetik endüstrisinde yardımcı hammadde olarak, el ve lastik eldivenlerin dezenfeksiyonunda, tıbbı aparatların sterilizasyonunda, yaraların pansumanında, kadın-doğum hastalıkları, deri-ağız hastalıklarında antiseptik olarak, sanayide yüzey aktif maddesi, korozyon inhibitörü, yağlama, metal kesme yağları, metal temizleme ve asfalt plaka üretiminde, yüksek oranda protein içermesi nedeniyle küspe yapımında hayvan yemi sanayisinde kullanılmaktadır.
Fındık kabuğu, ülkemizde başta üretim bölgeleri olmak üzereyüksek kalorili yakacak maddesi olarak kullanılır. Düşük maliyeti ile birlikte motorin ile aynı kaloriye sahip olması ve fındık kabuğuyla pişen ekmeğin daha lezzetli olması nedeniyle ekmek fabrikalarında tercih sebebidir. Ayrıca tavuk kümeslerinde, apartman dairelerinde ve kazan dairelerinde kullanılır. Fındık kabuğundan, kontralit ve sunta yapılır, boya sanayinde yararlanılır. Kömürleştirme yolu ile biriket kömürü, aktif kömür ve sınai kömürü elde edilir. Yanma süresinin uzun olması ve koku yapmayan özelliğiyle mangal kömürü yapımında kullanılır. Fındık kabuğu kaynatılarak suyu içilirse nezle, gribe ve öksürük gibi rahatsızlıklarına iyi geldiği ve balgam söktürdüğü söyleniyor.
Fındık zurufleri, gübre olarak, evlerde katı yakıt sobalarda odun veya kömürün iyi alev almasında ve yüksek kalori vermesinden dolayı kullanılır.
Fındık odunu, taze filizlerinden sepet, sandalye, odunları çit yapımında kullanılır. Ömrünü tamamlamış yaşlı fındık ağaçlarından kışlık odun olarak faydalanılır. Ayrıca Arhavi, Hopa, Fındıklı civarlarında Lazca’da paǯxa adı verilen sepet yapımında kullanılır.Fındık ağacı kabuğu ile ceviz ağacı kabuğu birlikte kaynatılarak elle edilen su ile varislerin üstüne pansuman yaparak iyi geldiği söyleniyor.
İşte tüm bu özelliklerinden dolayı başta fındığın kendisi ve yağı olmak üzere insan yaşamında değerli bir yeri olduğu görülmektedir. Beslenme uzmanları bu nedenle fındık ve fındık ürünlerine günlük öğünlerde daha fazla yer verilmesini önermektedirler.
***
Evet gelelim fındık maceramıza…
Fındığın mahsulünü ya dallarını tek tek eğip toplamakla yada birkaç kez fındık ağacını silkelemek suretiyle yapılır. Doğu Karadeniz’deki fındık bitkileri genellikle ağaç formundadır. Bu sebeple toplamak zordur. Fındığı toplamak genellikle fındık dallarını birkaç kez sallayarak ve üzerinde kalanları uzun bir çubukla vurarak düşürmekle yapılır. Bu ağaç formundaki yüksek boylu ve kalın fındık ağaçlarından fındıkları toplamak yanı yere düşürmek zor olduğundan genellikle üzerlerine çıkarak yapılır. Artvin ve Rize yörelerindeki genellikle bu şekilde yapılır. Bazen de fındık ağaçlarının bazı dallarına asılarak yere indirilip fındıklar toplanır. Ama bunu yaparken havada asılı kalmayı de göze almak gerek… Tabii bu tip bir fındık toplama işi için iyi bir kol kasına ve güçlü bir vücuda sahip olmalısınız. Ayrıca Doğu Karadeniz bölgesindeki fındık tarlaları genellikle dik ve sarp yamaçlarda bulunduğundan ve çoğunlukla ırmaklarla kesiştiklerinden yere düşen fındıkları yerden toplamak ayrı macera gerektirir. O eğimli ve uçurumsu yerlerde fındıkları toplamak zor olduğu kadar ırmağa yuvarlanmamak için ayaklarını ve vücudunu iyi kullanıp tarlayla adeta dans etmelisiniz. Bu yöredeki ağaç formundaki fındık ağaçların meyveleri diğer yörelerin ürünlerine göre daha lezzetli olduğu söylenmektedir. Fakat bu bölgelerde yetişen fındık türlerinin kabukları daha sert ve randımanı de daha düşük olur. Diğer fındık üretimi yapılan yörelerimiz olan Giresun, Ordu, Akçakoca ve Düzce gibi yerlerde fındık bitkisi genellikle çalı formundadır. Bu yörelerimizde fındıkları elle yerden uzanarak veya bükerek sepetlere/bohçalara veya fındık toplama makineleriyle yere dökülmeden bile toplanabilmektedir. Son yıllarda üreticinin yükünü bir hayli hafifleten fındık tarımı ile ilgili bazı makineler icat edilmiştir. Bunlar FındıkToplama Makinesi ve Fındık Ayıklama Makinesi’dir. Bu makineler bazı yörelerde sıklıkla kullanılmaktadır.
Fındık bahçelerinden toplanan bu fındıklar ya sepetlerle yada çuvallarla veya yola yakınsa yola indirip arabalarla eve taşınır. Ve çok şükür derken başka bir macera başlamış olur. Bu fındıkları kurutmak için yer aranmaya başlanır. Kurutmak için ya evlerin üstüne tabii üstü çatısı yoksa veya evlerin terasına yada betonlara serilir. Bu yerler mevcut değil veya yeterli değilse ya evlerin avlusuna yada boş arazilere yerlere muşambalar serilerek kurutma işlemine başlanır. Hadi… bir bakmışsınız ki fındıklar tam kurumaya başlamışken yağmur gelmiş. Eee… burası Karadeniz. Yağmurun ne zaman geleceği, hangi güçte olacağı ve kaç gün süreceği belli olmaz. Fındık ıslanmaması için kapalı alanlara alınır veya uygun alan yoksa muşambalarla üstü örtülür. Bu fındıklar belli bir süre içinde tekrar güneşe çıkarılamazlarsa tam kurumadıklarından dolayı dışı kararmaya içi ise çürüye başlar. Bu süre daha da uzarsa fındıkların değer kaybetmemesi ve bozulmaması için erkenden ayıklamaya başlanır. Hava açarsa işlem kaldığı yerden devam eder. Belli oranda kuruyan fındık önce fındık koçanından(Lazca=Çepla) serili yerde bir sopa yardımıyla vurarak ve karıştırarak belli oranda ayrılması sağlanır. Daha sonra fındıklar ya elle ya da makinelerle ayıklanır. Fındıkları koçanından ayıklama işi Artvin ve Rize yörelerindeki genellikle elle, diğer fındık üretimini çok yapıldığı yörelerde fındık ayıklama makineleriyle yapılır. Doğu Karadeniz yöresindeki bu ayıklama işlemi çok yorucu ve uzun süreç gerektirir. Bu işlem geçmiş yıllarda imecelerle yapılırdı. İmecelerde türküler söylenir. Mısır bahçesinden mısırlar kırılıp közde pişirilerek fındıkla yenirdi. Bazen ‘Kamçı Oyunu’ oynayarak imecelere ayrı bir renk katılırdı.
(Kamçı Oyunu, uzun bir bez parçası önce sıkı bir şekilde örülür. İki grup oluşturulur. Birinci grup kamçıyı, ikinci grup yüzüğü alır. Önce eller vücudun arkasına götürülerek yüzük saklanır. Daha sonra diğer grup tarafından sırayla hangi elde olduğu tahmin edilir. Bilemediklerinde kamçıyı de yüzük olan grup alır. Daha sonraki oyunda yüzüklü el tekrar bilinemediğinde ceza olarak sırayla bilemeyen grubun üyelerinin her iki eline kamçıyla sertçe vurulur. Bu oyuna bir tarafın pes etmesine kadar yanı diğer bir deyişle eller şişene kadar devam edilir…)
Ayıklanan tüm fındıklar tekrar daha iyi kuruması için güneşe serilir. Kurutma işleminin kontrolü fındığı kırılarak, sertliği ve tadı test edilerek yapılır. Yeterli oranda kuruyan bu fındıklar çuvallara doldurulmadan önce ayıklama anında gözden kaçmış düşüncesiyle randımanı düşürecek olan hafif, çok ince, rengi değişik ve çürük olanlar tekrar seçilerek atılır.
Ve sıra geldi maceramızın üretici için en önemli yerine, yani satış işlemine…
Toplanıp ve kurutulan bu fındıklardan önce bir sonraki yılın hasat zamanına kadar evde ihtiyaç olabilecek ve akraba fertleri dağıtılacak kadar yeteri kadarı ayrılır. Bu evdeki ihtiyaçların karşılanmasında dikkat edilmesi gereken o yılın enerjisi sayılan o her gün yenecek ‘bir avuç finduk’ un, başta ramazan ayının bir geleneği olan ‘Laz Burması’nın, bayramların ve misafirlere özel ikram olan ‘Laz Baklavası’nın yapımında kullanılacak fındığın rezerve edilmesi önem taşımaktadır. Geriye kalan fındıkları satmak için yer aranmaya başlanır. Yüzüp yüzüp sonuna gelmiş üreticim ‘fındığımı gerçek değerinden elimde kalmadan kime satabilirim’ diye kara kara düşünmeye başlar. Onun için ilk etapta satışı yapılan yerden parasını hemen almış/alamamış önemli değil. Garantili bir kurum/şirket olması yeterlidir. Satışı ilk düşünülen yer genellikle devletin alım ofisleridir. Bu fındık alım yerleri Fiskobirlik, Devlet Malzeme Ofisi veya Tarım Kredi Kooperatifleridir. Eğer üretici bu kurumlara satışı yapamıyorsa ki son yıllarda hükümet politikası fındığı devletin almaması üzerinedir, o zaman maalesef gidilecek yer özel şirketlerdir… Tabii bu karar verme süreci uzaktan göründüğü gibi değil. Bu süreçte hangi kurumun kg. başına ne ücret vereceği önemli olduğu kadar, alım ücretinin ne zaman ödeneceği de çok büyük önem taşır. Devletin fındık alım birimleri o yılın alımlarını o yıl için belirlemiş oldukları pazar payına yanı yaptıkları anlaşmalar göre ve işleyecekleri ürünün ve bunların iç ve dış piyasada satış oranlarına göre yapmaktadırlar. Bu oran kendi depo kapasitelerinin durumuna ve depoda bekletme sürelerine göre de değişebilir. Ona göre ya belli oranda alım yaparlar yada rekolte fazlalığı varsa hiç alım yapmayabilirler. Bu durumu iyi bilen özel işletmeler her yıl erkenden bir avcı gibi fındığı üreticiden nasıl daha ucuza kaparım düşüncesiyle hareket ederler. Tabii birde devletin alım birimlerine fındığın satışını zamanında yapamayan üreticinin vay haline… Benim güzel üreticim bu iki çizgide gidip gelir. Sonunda ne olur diye sorarsanız. Her iki olasılıkta da üretici mağdur edilmiş olur. Çünkü bu elinde kalan fındığını ertesi yıl satma şansına sahip değildir.Şayet saklarsa içi incelmeye, kararmaya, acılaşmaya, bozulmaya veya çürümeye başlar. Yağ yapma şansına da sahip değildir. Bu durumda üretici elinde kalan fındığını ya bir yıl boyunca bozulmadan bol bol üç öğün yemek niyetine yemeli… Tabii ki bu imkansız… Ya eşe dosta dağıtıp elden çıkarmalı ya da sırtına yükleyip yurtdışına götürüp yeni pazarlar bulmalıdır. Doğal olarakbunları yapamayan üreticisi özel sektörün kucağına düşer ve çok daha düşük fiyattan fındığını satarak macerasını tamamlar. Çünkü başka alternatifi yoktur.
Evet! gel gör ki Karadenizli fındık üreticimizin fındığı toplamakla, ayıklamakla ve kurutmakla işi bitmiyor. İyi niyetli ve özverili Karadeniz halkımın kaderi midir bilinmez, tıpkı o yılın çay macerasındaki benzer çilesini tamamlamadan bir yenisini de fındıkta yaşamaya başlıyor…
Şimdi soruyorum? Neden Ülkemiz fındık üretiminde dünya birincisi olduğu halde, en lezzetli ve kaliteli fındıkları ülkemiz üreticileri yetiştirdiği halde, Almanya ve İsviçre gibi çikolatasıyla ünlü ülkeler en iyi çikolatalarında bizim yetiştirdiğimiz fındıkları kullanıp markalar yarattıkları halde biz bu ürünümüzü değerinden satamıyoruz? Neden satamadığımız fındıkları işleyip çeşitli ürünler elde ederek farklı ürün markaları yaratamıyoruz? Üreticimizi neden zarara uğratıyoruz? Neden bu kadar geniş bir pazar olmasına rağmen hiç satışını yapamadan fındığı üreticinin elinde bırakıyoruz? Bu hatalı alım şekli ve pazarlama kime hizmet ediyor? Ülke ekonomisine katkı amacıyla neden yeni pazarlar bulunamıyor ya da milli ürünler yerli sanayide değerlendirilemiyor? Bu hatalı organizasyon niye? Üreticiyi mağdur etme niye? Bu çile niye? Sosyal devlet nitelikleri nerede?
Suçu fındık üretimi yapmak mı? Fındık üreticisinin bu tarımı yapmaktaki amacı tabii ki zarar etmek değil, asıl amacı ürettiği bu ürününü iyi bir değerden satabilmek, emeğinin karşılığını alabilmektir. Bunun sonucunda varsa borçlarını ödemek ve önündeki yılın geçimini sağlayabilmektir. Satın almak istediklerini alabilmek. Düşündüğü yeni yatırımları/projeleri varsa hayata geçirebilmektir. Sonunda iyi bir yaşam standardını yakalayıp sağlıklı ve mutlu yaşayabilmektir.
Soruyorum? Bu mudur çok görülen!!!
***
Eski yıllarda yapılan fakat şimdi pek rastlanmayan bir geleneği anlatmadan geçemeyeceğim…
Fındık İmlesuri…
Fındık toplama zamanı geçtikten sonra, genellikle çocukların önüne gelen fındık bahçelerinde dolaşarak son kalan taneleri tek tek toplayarak biriktirip satması işidir. Eskiden yapılan bir gelenektir. Arkadaş grubu oluşturarak da yapılırdı. Adeta bir yarış halinde, kim daha çok imlesur yapacak edasıyla. Bu kazanılan paralar biriktirilerek ya o yılın okul ihtiyaçları giderilir yada o anda canı çekilen içecek-yiyecek, oyuncak vb. ihtiyaçlar satın alınarak harcanırdı.
***
Üreticinin Fındık Satışında Dikkat Etmesi Gereken Hususlar;
Üreticinin Fındık Yetiştiriciliğinde Dikkat Etmesi Gereken Hususlar;
Fındık Üretiminde Bir An Önce Önlem Alınması Gereken Hususlar;
Sonuç olarak; dünya sürekli bir değişim içindedir ve her geçen gün yeni trendler ortaya çıkmaktadır. Sağlıklı yaşam, organik tarım, bilinçli tüketici bu eğilimlerdendir. Fındık, dünyanın en mükemmel gıda maddesi olması ve birçok derde deva olan bu sağlıklı ürünün değerini iyi anlayıp yeni stratejiler geliştirilmelidir. Sağlık deposu olan bu ürünü en çok üreten ve ticaretinde lider olmamıza rağmen, bu yönünü gerek dış gerekse iç pazarda iyi kullanamamaktayız. Sektörün sanayi yoluyla gelişimi ve örgütlenmesinde fındıkla ilgili tüm çevreleri de içine alacak bir ”Milli Fındık Politikası” oluşturmalı; kısa, orta ve uzun vadeli hedefler tespit edilmelidir. Üretiminden işlenmesine, tanıtımından pazarlanmasına kadar fındık piyasası için planlı bir döneme geçilmelidir.
İyya kayiten biciyat…
(Her zaman iyiliklerle görüşelim)
Osman Nuri ÖZKAN
Kaynaklar:
1) http://www.tarim.gov.tr – T.C.Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bak.
2) http://www.fae.gov.tr – T.C.Gıda, Tarım ve Hay.Bak.- Fındık Araşt.İst.Müd.
3) http://www.tepge.gov.tr – T.C.Gıda, Tarım ve Hay.Bak. – Tarımsal Eko.ve Pol.Gel. Enst.
4) http://www.atb.gov.tr – Ankara Ticaret Borsası
5) http://www.ttb.gov.tr – Trabzon Ticaret Borsası
6) http://www.fiskobirlik.org.tr – S.S.Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği
7) http://www.tmo.gov.tr – Toprak Mahsulleri Ofisi
8) http://www.ftg.org.tr – Fındık Tanıtım Grubu
9) http://www.ufk.org.tr – Ulusal Fındık Konseyi
10) http:// www.tdv.org.tr – Türk Dışticaret Vakfı
11) http://www.blacksea-een.org – Avrupa İşletmeler Ağı Karadeniz
12) http://www.zmo.org.tr – TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
13) http://www.kib.org.tr – Karadeniz İhracatçılar Birliği
14) http://www.tgdf.org.tr – Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu
15) http://tr.wikipedia.org – Vikipedi Özgür Ansiklopedi
2019'da CHP’nin AKP’den aldığı belediyelerden olan Artvin'in...
Osman Nuri Özkan'ın kaleminden 'Su ve Karadeniz'...
Asgari ücret 2021 yılı için brüt 3 bin 577 lira 50 kuruş, ne...
İçişleri Bakanlığı’nda mülki amirlere yönelik büyük bir FETÖ...
Tuncay Tolga Özçakmak'ın kardeşi Nergis, hayatını Orhan Yıld...
Arhavi’de CHP’nin en yaşlı üyesi olan Selahattin Özçakmak ha...
Türkiye, tarihinde bir ilki yaşamaya hazırlanıyor. Corona vi...
Artvin'in doğal güzelliklerinden biri olan Kamilet Vadisi'nd...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: 15 ilde Cumartesi gününd...
Sağlık Bakanlığı normalleşme sürecinde uygulanacak corona vi...